Suç İşleyen Çocuğa ve Ailesine Ceza Verilecekmiş. Gerçekte Çocuk ve Ailesi Kader Kurbanıdır. Neden?

Suç İşleyen Çocuğa ve Ailesine Ceza Verilecekmiş.

Gerçekte Çocuk ve Ailesi Kader Kurbanıdır. Neden?

16 yaşında çocuk polisi karakolundaki polisleri şehit olmuştur. Aynı gün yine 16 yılı

çocuk babasını öldürmüş, annesini yaralamış ve intihar etmeye kalkışmış. Ve bu tür olaylar

haberlere çokça yansımaktadır. Bir milletvekilinin çocuğunu annesini katletmiştir. Yani bıçağın

Kemiğin dayanıklılığının kırılması aşılmıştır. Çocuk, aile, şehit olanlar ve aileleri ne durum

düşüyor, çok acı!

Bu iş TEK ve TEK çözümü Yeni Ekonomi Kabinesi ve Japon Verimlilik Arttırma

Projesidir. Japon Verimlilik uzmanlarının düzenlemeleri olmadan iş olmaz. Bunun dışında,

mevcut durumda aileye ceza uygulaması belirli ölçüde işe yarasa da, iş kökünden

çözülemez, çözüm ise başka arızalara yol açar ve genel olarak bozulmayanlar geometrik olarak artar

da artar. Çünkü çeşitli artmaya devam ediyor.

Örnekteki 16 yaşında katil olan çocuk öğretmenleri çocukların gözlerinin içine

bakıldığında sorun neden göremiyorlar ve önlem alınamıyor? Kaç öğretmen

derslere girdin mi? Okulun müdür yardımcısı, müdür, MEB il mü….Bakan ne yaptı? TACİKİ

Hocamın öğretmenliğinden bir esame öğretmelerimiz de var mı? MEB, YÖK, MPM-

Verimlilik GM, Sanayi Bakanlığı ne yaptı?

İlkokuldan olmayanların hayatında MEB tarafından ortaya çıkması

ile işin-sorunun ilgisi vardır. Bu uygulama tek başına iyidir. Fakat çevre ile düşünüldüğünde

Laçkalığı, yani takipleri daha da arttırır. Çünkü çevre rekabet odaklı iken, çocuk işbirliği

ortamdadır. Çocuk sınıfının ortasında, rekabet ortamına döner. Yani çocuk

sudan çıkmış balığa döner. Çırpınır da, çırpınır. Aklına, takipne ne olur?

MEB'in ilkokullardan olmayan uygulaması NEDEN 2024'te yapıldı, daha önce yapıldı

neden yapılmadı? Neden ihraç edilmedi? 1965'te kurulan MPM'de sürekli uygulandı

performansa göre ücret de aynı sisteme sahiptir. Hatalı olduğundan, nedenlerini transferya

çalışmama, MPM'den sürülmeye rağmen doğal olarak tutuldum. Neyse, halkımızın şansı var,

yerimde kalabildim. Bu ukalalık değil, gerçek! Bu bilgiler MPM-Verimlilik GM kurumsal

kanalı ile MEB'e aktarılması gerekiyordu. Fazla dokunmadan aktaralım, doğru uygulama katma

değerden kullanıcılara ücret borcudur. Sadece çıplak ücret borcu, salkım saçak

teknolojik yapıda adi, pis ahlaksız gelişmelere yol açar.

Bir çocuk örneği Türkçe'den 1, 1, 1 alıyorsa, diğer dersler de bu durumda ise, ne olur?

Ebeveyn dar gelirli ise, teknolojik yapıda çalışıyorlarsa, evde büyüme nasıldır? Hayır

yapabilirler mi? Fakat çocuk 5, 5, 5'te de yine sorun var. 4.makalenin anlaşılması için

okunabilir.

Eğitimin amacı, bir çocuğun gelişmesinin gelişmesi özlemini korumak ve beslemek

olmalıdır. Notlar ve altın yıldızlar bu öğrenme özlemini yok eder. -

Dr. W.Edwards Deming, Dr. TOYODA'nın rehberi

Oysa onun insanda yaratıcı gücü var, ortaya çıkmayı bekliyor. Bu hangisine maruz kalmış olabilir?

Örneğin Japonya’da, Çin’de bu durum nasıl oluştu? Bu sorunun cevabını 1965’ten itibaren

MPM-Verimlilik GM vermeli idi. Tabii diğer ilgili kurumlar da, üniversiteler de

vermeliydiler. Ama asıl cevap vermesi gereken kurum MPM-Verimlilik GM idi. Bir tarafta

yetenekleri ortaya çıkarılmış, innovasyon elde eden çocuklar, diğer tarafta katil olan zavallı

kader mahkumu çocuklar. Yazık! Mecliste komisyonlar kuruldu, bir işe yaradı mı? İşlerini

yapamayan, sorun çıkaran, milletin gözü önünde TV’lerde birbirine girip, toplumda

muhtemelen katil olan çocukların dimağlarında gerginliğe yol açan milletvekillerinin,

yerlerine Yeni Ekonomi bilgisine sahip uzmanlar seçilebilmelidir. TV’lerde açık oturumlarda,

başyazarların köşe yazılarında feleğin sillesini çok acı yiyen 16 yaşındaki katil çocuk üzerine

katı, katı acımasızca gidildi. Artık bu menfur olaylar 500 tonluk balinaların da başına geliyor.

Milletvekilinin 25 yaşındaki oğlu anne katili oldu. 16 yaşındaki katiller, yaşanan felaketler

mevcut devletin, soft üniversite eğitimlerinin, medyanın vesairenin tuhaf yapıların,

sorumsuzların zehirli mantar ürünüdür. Bu durumu anlayamamanızın nedeni Yeni

Ekonomiden bihaber olmanızdır. Aranızdan Mary WALTON gibi YİĞİT bir gazeteci

çıkamamasıdır. Bu zehirli mantarları 86 milyon yakında topluca yiyecek, haberdar değilsiniz.

12 askerin mağarada zehirlenip şehit olmasının nedeninin verimlilik uygulaması olan

TKY’nin eksikliği olduğunu ordumuzun sadece Gemini’ye yazıp, sonucu görmekten aciz

olması, gerçekte bunu Ordumuza bildirmesi gereken MPM-Verimlilik GM’nün konuya kel

alaka kalmasıdır. Kuru kuruya da TKY yenmez, PRK olmalı! Hulusi AKAR Komutanımızın

danışman olarak bu yazıların sahibini MSB’ye önermesine rağmen, MSB’den olumlu

dönülmemesidir. Ordumuza tabii ki her zaman hizmet etmeye, teşhis çalışmaları ve

uygulamalara koordinatörlük yapmaya, bu çalışmaları ülkemiz geneline yaymaya hazırız.

Uyuyan milletler ya ölür, ya da köle olarak uyanır! – Atatürk

‘Değişim gerekli değildir, nasıl ki hayatta kalmak zorunlu değilse.’ – Dr.

TOYODA ve Japonya'nın rehberi, Dr. W. Edwards Deming

“Balık su içinde olduğunu bilemez.” - Dr. TOYODA’nın rehberi;

Yeni Ekonomi bilgi sahibi karada yaşarken, diğerleri balık gibi okyanusta yaşar. Büyük balık

küçük balığı yutar. Bazen de eli silah tutan balık, diğer balıkları öldürür. Bazen 500 tonluk

balinanın yavrusu o 500 tonluk balinayı halleder, vesaire vesaire!

Kuraklık ülkemizin önündeki derin bir uçurummuş. Mevcut durumda öleceği kesinleşen bir

ülke için bu durum rahmettir. Neler gördük, daha da sıklıkla neler göreceğiz, bekleyelim.

Ya da Yeni Ekonomi Kabinesini iş başına geçirelim.

Bu konuda 2005’ten başlayarak zaman zaman MEB, Sanayi Bakanlıklarına,

Cumhurbaşkanlığına, ilgili Bakanlıklara-kurumlara ve MPM-Verimlilik GM’ne ilgili

mektuplarım ve uyarılarım olmuştur. Hiçbir olumlu dönüş olmamıştır. Dirsek de atılmıştır. Bu

dirsek gerçekte kader mahkumu çocuk katillere, yangında diri diri yananlara, küvezdeki

bebeklere, mağarada pisi pisine şehit olanlara daha kim bilir hangi kurbanlara atılmıştır.

Gerçekte bu dirsekler 86 milyona, ülkemize atılmıştır.

MOBİNGE UĞRAYANLAR İÇİN DR. TOYODA’NIN REHBERİ, DÜNYANIN GÖRÜP

GÖRECEĞİ EN YİĞİT HOCA DR. DEMING TARAFINDAN YENİ EKONOMİ

DÜNYANIN HİZMETİNE SUNULMUŞTUR.

Alfie KOHN Yeni Ekonomi sisteminin etkileşimli 4 bileşeninden biri olan psikolojinin

dünyadaki en iyi temsilcisidir. Ülkemizdeki psikoloji bilimi ölüdür. Hastalara, hasta ufak

çocuklara çare olamamaktadır. Odağımızdaki 16 yaşında katil olmuş çocuğa, önleyici tedbir

örneğin uygulanamamıştır. İlkokuldan beri kaç öğretmen derslerine girmiştir, 40 mı?

Öğretmen çocuğun sadece gözünün içine baktığında, çocuğun halinden anlayabilmelidir.

Böyle bir öğretmen yetiştirilebiliyor mu? KPSS ve mülakatlar bu tür öğretmenleri seçebilmek

için ne yapıyor? TACHIKI Hocamın öğretmenlere önerdiği uygulamalara hiç giremiyorum,

Alfie KOHN gibi tek bir psikolog ülkemizde bulunmuyor.

GERÇEK ACILARDAN BİRİ BUDUR!

Suça itilen çocuklarla ilgili en iyi bilgiyi Alfie KOHN ve W.Edwards DEMING verebilir.

İlgili makaleler:

• Alfie KOHN’a göre ortam

• W.Edwards DEMING’e göre ortam

• YZ’nin derlediği yazım

• Okuldaki Notların Berbat Etkisi ve “Performansa” Göre Çalışanların

Ücretlendirilmesi, Değerlendirilmesi ve Yönetilmesi – Alfie KOHN’un

kitabından.

Üç makale için alttaki sorular Google.Gemini’ye sorulmuştur. Makaleler gözden

geçirilmiştir.

• Suça itilen çocuklarda sorunun kökeni nedir?

• Dr. Deming'e göre bu durumu nasıl yorumlarsınız?

• Alfie Kohn'a göre bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Alfie KOHN’a göre ortam

Alfie Kohn, eğitim ve insan davranışları üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan bir yazar ve

eğitimcidir. Kohn'un felsefesi, geleneksel ödül-ceza sistemlerini sorgulamaya dayanır. Ona

göre, bir davranışı kontrol etmek için dışarıdan verilen ödüller veya cezalar (para, not, rüşvet

vb.), bireyin içsel motivasyonunu ve ahlaki gelişimini zedeler. Bu bağlamda, suça itilen

çocuklardaki sorunu değerlendirdiğimizde Kohn'un yaklaşımı, geleneksel yaklaşımların

aksine, çok farklı bir tablo ortaya koyar.

Cezanın ve Ödülün Zararları

Kohn'a göre, suça itilen çocukları cezalandırmak (hapse atmak, kınamak vb.), sorunun

kökenini çözmekten çok, durumu daha da kötüleştirir. Cezalandırma, çocuğun neden böyle bir

davranışta bulunduğunu anlaşılmasını sağlamaz, aksine sadece cezadan kaçınmaya

odaklanmasına neden olur. Çocuk, davranışının yanlış olduğunu vicdanen idrak etmek yerine,

sadece yakalanmaktan ve cezalandırılmaktan korkar. Bu durum, çocuğun içsel ahlaki değerler

geliştirmesine engel olur.

Benzer şekilde, suça bulaşmamış çocuklara "iyi davrandıkları için" ödüller vermek de

sorunun bir parçasıdır. Kohn, bu tür ödüllerin, çocukları iyi davranışa içsel bir inançla değil,

dışsal bir ödül beklentisiyle yönelttiğini savunur. Bu da, ödül ortadan kalktığında iyi

davranışın da ortadan kalkma riskini taşır.

Bağlantı ve Anlam Arayışı

Kohn'un felsefesinin merkezinde, insanların temel ihtiyaçlarının ilişki kurma, topluluğa ait

olma ve anlamlı bir şeyler yapma olduğu yatar. Suça itilen bir çocuk, büyük olasılıkla bu

temel ihtiyaçlarından bir veya birkaçından yoksun kalmıştır.

* İlişki Kurma: Çocuk, ailesinde, okulunda veya çevresinde sağlıklı ve destekleyici ilişkiler

kuramamış olabilir. Bu durum, yalnızlık ve yabancılaşma hissini tetikler.

* Topluluğa Ait Olma: Çocuğun, kendisini ait hissettiği ve değerli olduğu bir topluluk (aile,

okul, spor kulübü vb.) bulamaması, aidiyet ihtiyacını karşılamak için riskli ve marjinal

gruplara yönelmesine neden olabilir. Bu gruplar, ona bir kimlik ve aidiyet duygusu verse de,

bu aidiyet suç davranışlarıyla pekişir.

* Anlamlı Bir Şey Yapma: Çocuğun yeteneklerini ve potansiyelini keşfedememesi, okulda

başarısız olması veya kendini ifade edememesi, hayatının anlamsız olduğu hissine

kapılmasına yol açabilir. Bu durum, suç davranışlarını bir heyecan arayışı veya varoluşsal

boşluğu doldurma yolu olarak görmesine neden olabilir.

Çözüm Yolu: İçsel Motivasyonu Güçlendirmek

Alfie Kohn'a göre, suça itilen çocukları rehabilite etmek için odaklanılması gereken nokta,

dışsal kontrol mekanizmaları (ceza ve ödül) yerine çocuğun içsel motivasyonunu güçlendiren

bir sistem kurmaktır.

* Empati ve İlişki: Çocuğun neden böyle davrandığını anlamak için onunla güvene dayalı bir

ilişki kurmak esastır. Empati kurarak, çocuğun yaşadığı zorlukları, yalnızlığını veya öfkesini

anlamaya çalışmak gerekir.

* Seçim ve Kontrol: Çocuğa kendi hayatı üzerinde daha fazla kontrol ve seçim hakkı

tanımak, sorumluluk duygusunu geliştirir. Kararlara dahil olmak, çocuğun pasif bir "nesne"

olmaktan çıkıp aktif bir "özne" olmasına yardımcı olur.

* Topluluk ve Katılım: Çocuğu, onu değerli hissedeceği ve anlamlı katkılar yapabileceği bir

topluluğun parçası haline getirmek önemlidir. Bu, sosyal projeler, hobiler veya spor grupları

aracılığıyla olabilir.

* Geleceğe Dair Umut: Çocuğa, mevcut durumunun geleceğini belirlemediği ve değişme

potansiyeli olduğu hissini vermek kritik öneme sahiptir. Eğitim ve mesleki yönlendirmelerle,

çocuğa yeni ve olumlu bir yol çizebilmesi için somut fırsatlar sunulmalıdır.

Kohn'un bakış açısıyla, suça itilen çocuklardaki sorun, bireysel bir ahlaki bozukluk değil,

çocuğun temel insani ihtiyaçlarının toplum tarafından karşılanamamasıdır. Bu nedenle,

çözüm, cezalandırıcı bir yaklaşımdan çok, destekleyici ve rehabilite edici bir yaklaşımla,

çocuğa ait olduğu, değerli olduğu ve anlamlı katkılar yapabildiği bir ortam sunmaktan geçer.

W.Edwards DEMING’e göre ortam

Dr. W. Edwards Deming, yönetim ve kalite kontrol alanında çığır açan bir düşünürdü.

Felsefesi, iş dünyasının ötesine geçerek insan davranışları ve sistemlerin işleyişi hakkında

derin içgörüler sunar. Deming'in yaklaşımıyla suça itilen çocuklardaki sorunun kökenini

incelediğimizde, odağın bireyden ziyade çocuğun içinde bulunduğu sisteme kaydığını

görürüz.

Deming'in "Derin Bilgi Sistemi" (System of Profound Knowledge) adlı felsefesinin dört temel

unsuru, bu konuyu anlamak için güçlü bir çerçeve sağlar:

1. Sisteme Olan Takdir (Appreciation for a System)

Deming'e göre, bir eylem bir sistemin parçasıdır ve sistemin bir bölümündeki değişiklik, diğer

bölümlerde "istenmeyen sonuçlara" yol açar. Suça itilen çocuklardaki sorunlar, tekil bir

bireysel hata olarak değil, aile, eğitim, sosyoekonomik durum ve sosyal çevre gibi birbirine

bağlı bileşenlerden oluşan karmaşık bir sistemin çıktısı olarak görülmelidir. Bir çocuk,

kötü bir arkadaş çevresine dahil olduğunda, bu sadece kötü bir seçim değil, aynı zamanda aile

içinde yeterli rehberlik ve gözetim olmamasından veya yaşadığı mahallenin sistemik

sorunlarından kaynaklanan bir sonuç olabilir.

2. Değişkenlik Bilgisi (Knowledge of Variation)

Deming, bir sistemin performansındaki değişkenliğin genel nedenler ve özel nedenler olarak

ikiye ayrılması gerektiğini söyler. Suç, çoğu zaman sistemin içsel, genel nedenlerinin bir

sonucudur. Örneğin, yoksul bir mahalledeki yüksek suç oranı, bireysel hatalardan ziyade,

mahalleyi besleyen sistemin (eğitim eşitsizliği, işsizlik, kültürel normlar) doğal bir sonucudur.

Bu durumda, bireyleri cezalandırmak yerine, temel sistemi iyileştirmeye odaklanmak gerekir.

3. Psikoloji Bilgisi (Knowledge of Psychology)

Deming, insanların doğasında işlerinden gurur duyma ve katkıda bulunma isteği olduğunu

belirtir. Ancak, "korku" ve "cezalandırma" odaklı sistemler bu doğal motivasyonu öldürür.

Suça itilen çocuklarda da benzer bir durum söz konusudur. Çocuğa sadece ceza vermek, onun

davranışının altında yatan psikolojik ihtiyaçları ve motivasyonları göz ardı eder. Deming'e

göre, sorunun çözümü, çocuğu destekleyen, ona ait olma duygusu veren ve becerilerini

geliştirmesine yardımcı olan bir sistem yaratmaktır. Bu, çocuğun kendini dışlanmış ve

değersiz hissetmesini engeller.

4. Bilgi Teorisi (Theory of Knowledge)

Deming'in bilgi teorisi, her eylemin bir hipoteze dayanması gerektiğini ve sonuçların

ölçülerek öğrenilmesi gerektiğini vurgular. Suçla mücadelede de bu yaklaşım

benimsenmelidir. "Sloganlar ve hedeflerle" değil, bilimsel verilerle, hangi müdahale

programlarının gerçekten işe yaradığını anlamak ve sürekli olarak iyileştirmek gerekir. Tek

bir çözümün her durumda işe yaramayacağını kabul etmek, veriye dayalı ve esnek yaklaşımlar

geliştirmek bu felsefenin anahtarıdır.

Özetle

Deming'e göre, suça itilen çocuklardaki sorun, bireyin kendisinden çok, çocuğu çevreleyen

sistemin bir sonucudur. Bu sistemi iyileştirmeden, bireysel davranışları düzeltmeye

çalışmak, semptomları tedavi etmekten öteye geçmez. Gerçek çözüm, daha iyi aile

destek programları, daha adil eğitim sistemleri, daha sağlıklı mahalleler ve çocukların

potansiyelini ortaya çıkaracak sosyal hizmetler inşa etmekte yatar.

YZ’nin kendi derlediği yazım

Suça itilen çocuklardaki sorunun kökeni tek bir nedene bağlı değildir; bu durum genellikle

çoklu ve karmaşık faktörlerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkar. Bu faktörler, hem bireyin

kendi özellikleriyle hem de içinde yaşadığı çevreyle ilgili olabilir.

Bireysel Faktörler

* Psikolojik ve Gelişimsel Sorunlar: Çocukta dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu

(DEHB) gibi nörolojik durumlar, dürtü kontrol bozuklukları veya öğrenme güçlükleri gibi

sorunlar bulunabilir. Bu durumlar, çocuğun riskli davranışlara yönelme olasılığını artırabilir.

Ayrıca, çocuklukta yaşanan travmalar (istismar, ihmal vb.) da psikolojik gelişimini olumsuz

etkileyerek davranış bozukluklarına yol açabilir.

* Biyolojik Yatkınlık: Bazı araştırmalar, genetik yatkınlığın veya beyin yapısındaki

farklılıkların agresif ve antisosyal davranışlarla ilişkilendirilebileceğini öne sürmektedir.

Ailevi Faktörler

* Parçalanmış Aile Yapısı ve Yetersiz Ebeveyn Desteği: Boşanma, ebeveyn kaybı veya aile

içi şiddet gibi durumlar, çocuğun duygusal güvenliğini sarsabilir. Ebeveynlerin çocuklarıyla

yeterince ilgilenmemesi, onlara rehberlik etmemesi veya olumlu rol model olamaması da

çocukta suç eğilimini artırabilir.

* Ekonomik Sorunlar: Ailenin yoksulluk içinde olması, temel ihtiyaçların karşılanamamasına

ve çocuğun kendini toplumdan dışlanmış hissetmesine neden olabilir. Bu durum, çocuğun

hırsızlık gibi suçlara yönelmesine zemin hazırlayabilir.

* Ebeveynlerin Kendi Problemleri: Ebeveynlerdeki alkol, madde bağımlılığı veya psikolojik

rahatsızlıklar, sağlıklı bir aile ortamının oluşmasını engeller ve çocuğun gelişimini olumsuz

etkiler.

Sosyal ve Çevresel Faktörler

* Kötü Arkadaş Çevresi: Çocuk, suç davranışları sergileyen bir arkadaş grubuna dahil

olduğunda, bu davranışları normalleştirebilir ve onlara özenerek benzer eylemlerde

bulunmaya başlayabilir.

* Eğitim Sistemindeki Sorunlar: Okul başarısızlığı, okulu terk etme veya okula karşı olumsuz

bir tutum geliştirme gibi durumlar, çocuğun toplumsal yaşama uyum sağlamasını

zorlaştırabilir ve suçla ilişkilendirilen riskleri artırabilir.

* Toplumsal Dışlanma: Yaşanılan mahallenin özellikleri, suç oranının yüksek olması, işsizlik

ve yoksulluk gibi sosyal sorunlar, çocukları olumsuz etkileyebilir. Bu durumlar, çocuğun

aidiyet duygusunu zayıflatabilir ve suç davranışlarını bir hayatta kalma mekanizması olarak

görmesine neden olabilir.

Sonuç olarak, suça itilen bir çocuğa yardım etmek için bu faktörlerin her birini dikkate alan ve

çocuğa özel çözümler sunan çok yönlü bir yaklaşım gereklidir. Bu, sadece cezai bir süreç

değil, aynı zamanda eğitim, rehabilitasyon ve sosyal destek programlarını da içeren kapsamlı

bir yaklaşım olmalıdır.

Okuldaki Notların Berbat Etkisi ve “Performansa” Göre Çalışanların

Ücretlendirilmesi, Değerlendirilmesi ve Yönetilmesi

Bir anı: Panelist olarak katıldığım kongrenin düzenleyicisi olan ve 10 yıldır da

üniversitede öğretim görevliliği yapan hocaya, 10 yıl önceki öğrencilerinize 10 puan

verin; mevcut durumdaki öğrencilerinize kaç puan verirsiniz diye sorduğumda 2 veya

3 puan verebileceğini söyledi.

Bir danışmanlık çalışması kapsamında geliştirilen bir uygulama, 12 saatlik işçi başına

üretim miktarlarının takip edilmesini ve üretimin arttırılmasını sağlamaktaydı.

Oluşturulan formlardaki bir haftalık altı iş gününü kapsayan altı satırlık bilgi tarihe göre

bir işçinin günlük ara ürün üretim miktarını, bir başka deyişle her bir işçinin ayrı ayrı

bireysel gün gün iş çıktılarını göstermekteydi.

Bir işçiye ait üretim adetlerinin artması

· aylık bireysel bazda oluşan verilerin yukarıdaki formlar gibi

bir panoda duyurulması,

· aynı işi yapan arkadaşın iş tecrübesini aktarması,

· iş arkadaşlarının bir biri ile bilgi paylaşımında bulunmaları,

· çalışan önerilerinin elde edilmesi

ile sağlanabilir. Bu önlemlerin üretim miktarlarının

arttırılmasını sağlayan bileşkelerden sadece bir kaçı olduğu

göz önünde tutulmalıdır.

Bu uygulamalar, Toyota’ya ait ABD’de kurulu bulunan bir oto fabrikasında çalışmaya

başlayan Kızılderili bayan sorumluya ilk önce şok edici gelmişti. Fakat zaman

içinde üretimin nasıl olumluya doğru gittiğine şahit olmuş ve içinde bulunduğu

işletmenin kültürüne uyum sağlamıştı

Notlamayı, performansı şöyle düşünebilirsiniz: Aynı yaşta 7 çocuğunuz var. Anne-baba

olarak onları sınava sokuyorsunuz. Biri 100 üzerinden 10 alırken, diğer 5’i 50-80

aralığında not alıyor. Bir diğeri de 100 alıyor. Ne yaparsınız? Sorunuzun yanıtını duyar

gibiyim. Bu davranışınız biz olmayı, aile olmayı getirir. Ya da notları üretim miktarı gibi

de düşünebilirsiniz. Bu durumda herkesin daha çok üretmesinin yolunun nasıl

açılabileceğini hayal edebilirsiniz.

2025 yılında ilkokullarda karne yerine gelişim raporu uygulamasına geçileceği

duyuruldu. Notlama ortadan kalktı ise, tabii ki, güzel bir gelişme. Fakat gidişatı

değiştirme potansiyeli zayıf ve belki de varyasyonu daha da arttıracak gibi. Dünya

Sefalet Endeksi: Türkiye 156 ülke içinde 21. sırada! Son olumlu gelişmenin bu durumu

değiştirme potansiyeli bulunmuyor.

Notlamanın kalkması işbirliğini getirirken, okuldaki, MEB'teki ve ebeveynlerin-çevrenin

yaşadıkları hiyerarşik yapılarda rekabetin-çekişmenin varlığı, durumu daha karmaşık

hale getirebilir ve belirsizliği artırabilir. Bu durum, karar verme süreçlerini zorlaştırabilir

ve çatışmalara yol açabilir. Aynı anda mevcut klasik yapıya, Yeni Ekonomili bir anlayış

getirilmesinin varyasyonu arttırmasını beklerim. Notsuz ortamdan çıkan çocuklar,

sudan çıkmış balığa dönecek. Bu durum üst yönetimde Yeni Ekonomi bilgisine

sahip Bakanın eksikliğini açıkça göstermektedir. Bu bilgi Cumhurbaşkanında da

olması gerekir.

Deming yönetim anlayışında “performansa göre ücretlendirme uygulaması” işletmeler

için sayılan ölümcül hastalıklar arasında sayılan üçüncüsüne denk gelmektedir. Bu

hastalığın adı “performansın değerlendirilmesi, başarının notlanması ya da yıllık

gözden geçirme”! Etkisi de maalesef korkunç, “Kısa vadeli performansın beslenmesi,

uzun vadeli planlamanın yok olması, korku oluşturması, ekip çalışmasını yerle bir

etmesi, rekabet ve entrikanın beslenmesi. İnsanları ezilmiş, yaralanmış, hırpalanmış,

yalnız, isyankar, kırgın, kendini küçük gören, bazılarını bunalımlı, başarısını

öğrendikten sonraki birkaç hafta boyunca çalışamaz ve neden başarısız olduklarını

anlayamaz bir hale getirmesi.”

• Eğitimin amacı, bir çocuğun doğduğu öğrenme özlemini korumak ve

beslemek olmalıdır. Notlar ve altın yıldızlar bu öğrenme özlemini yok

eder. ― W. Edwards Deming, Out of the Crisis

Her firmada, okullarda kuruluşta, kamu kuruluşunda, performansa göre yönetim ve

ücretlendirme uygulanması durumunda, ya da okullarda öğrencilerimize-çocuklarımıza

not verilmesi durumunda

• Oluşturulan işlerin kalitesi daha da bozulur

Performansa göre ücretlendirmenin sonucu yaratıcılık yok olmakta, aşırı

dikkat isteyen işlerde ise sonuç çok daha dramatik olmaktadır.

• Çalışanları mahkum psikolojisine sokar

Zorlama, baskı, tehdit ve gözdağı verme motivasyonu yok etmektedir. Aynı

durum performansa göre ücretlendirme için de geçerlidir. Ceza ve bu tip

ücretlendirme madeni paranın yazı ve turası gibidir. “Bunu yaparsan bunu

alırsın” düşüncesi ceza ve performansa göre ücretlendirmede de aynıdır.

Bir diğer nedenden dolayı da “performansa göre ücretlendirme” çalışan

üzerinde mahkum olma etkisi uyandırır. Daha önceden yüksek

performanstan dolayı ücret almış çalışan, daha sonra da bu beklenti ile

birlikte bu ücreti alamadığında kendini mahkum gibi hisseder. Daha çok

arzulanan performansa göre ücret, mükafat, karşılık, daha çok demoralize

olmayı, motivasyon bozukluğunu getirir.

• Çalışanlar arasında, çalışan-yönetim arasındaki ilişkiler bozulur

Araştırmalar mükemmelliğin takım çalışmasına, işbirliğine bağlı olduğunu

göstermektedir. Performansa göre yüksek ücret için çabalar, çalışanlar

arasında olabilecek değerli birlikteliği yok eder. Çalışan ve üstleri arasındaki

ilişkiler, çok farklı boyutlarda gelişir. Gruplaşmalar, iç hesaplaşmalar oluşur.

İç ve dış müşteriye veya hizmet verilen kesime karşı duyarlılık iyice yok

olmaya doğru gider. Üst derecede yetenekli görünmek için, problemler-

sorunlar-hatalar gizlenir. Bu durum, süreç iyileştirme, istatistiksel teknikler

gibi uygulamaların önüne engel koyar. Yani kullanılan makinelerin, ömrü

kısalır, laçkalaşır, firmanın pazarlık gücü azalır, firmanın ömrü kısalır. Ben

“A gradım”, “number 1’ım” türü çekişmeler artar. Çalışanlar çareyi üstlere

yaltaklanmada, dalkavuklukta bulurlar, birbirlerini kötülerler, vb…

• Problemlere, hatalara yol açan nedenlerin ihmal edilmesine neden olur

Verimlilik problemlerinin çözülmesi için, lider kadronun nedenleri anlaması

gerekir. “Performansa göre ücretlendirme” sorunlara yol açan nedenlerin

ihmal edilmesine, sorunların, nedenlerin, hataların gizlenmesine yol açar.

Kalitede bozulmalar her an kapıdadır. Düşük kalitede ürüne veya hizmete

yol açan nedenler belirlenemez. Özde, işin kendisi ile ilgili bozukluklar vardır.

Organizasyonel yapıdan dolayı bozuk giden fakat üzerinde çalışanın hiçbir

ve sorumluluğu bulunmadığı problemlerden dolayı çalışan

sorumlu tutulur.

• Risk alınmasını engeller

Çalışanlara performansa göre ücret ödendiğinde, çalışanlar

1. risk almaktan kaçınırlar,

2. risk alındığında başa gelecek ihtimalleri keşfederler,

3. riski olmayan benzer işler iyileştirilemeden uygulanır,

4. gerçekte çözülmesi gereken ve çözümü aciliyet gerektiren problemler

“Performansa göre ücretin” oluşturduğu “Number 1” zayiatı kişilerde

bulunan yaratıcılığın, girişimciliğin, ataklığın ortadan kaldırılmasına neden

olur. Araştırmalar göstermiştir ki, “Çalışanlar ne kadar çok ödülü

düşünmeye yönlendirilirse, çalışanlar kolay-basit işleri yapmayı tercih

ederler.” Niçin? Tembellikten dolayı değil! Performansa göre ücretlendirme

uygulamasında, çalışanın zor işleri, riskli işleri üstlenmeye kalkışması

durumunda başına ne geleceğini bilmesi ve kaygısını taşımasıdır.

Daha farklı söylemek gerekirse, “Bunu yaparsan, onu alırsın” denirse,

insanlar bir önceki cümlecikteki “bunu” yerine “onu” üzerinde odaklanırlar.

İşlerini, düşüncelerini, konuşmalarını, ilişkilerini “onu” kapsamında

düzenlerler. Performansa göre ücretlendirme insanları motive eder mi?

Kesinlikle, insanları en üst seviyede performansa göre ücret almaya motive

eder. “Number 1”, “A numara” olduğunu iddia eden, iddia etmeye hazırlanan

insanlar yaratır.

• İlginin baltalanmasına neden olur,

Yapılan işin sevilmesi parasal motivasyon araçlarından çok daha güçlüdür.

Burada bir sürpriz yoktur. Asıl sürpriz olan parasal araçların motivasyonu

baltalamasıdır. Peki, bu nasıl oluşur? Açıklamalardan biri, performansa göre

ücret insanlar üzerinde kontrol edildiğini anlama etkisi uyandırmasıdır. Polis

suçlu ilişkisi, yönetici çalışan arasında oluşur. Kaba tabirle, çalışanlara at

gözlüğü takılır, insanları makine zanneden mantıkla yöneticiler yaklaşım

sergilerler. Çalışanlar performansa göre yüksek ücret almayı düşünmeye

odaklandıklarında, yapacakları işin kontrol edildiğini, özgür olmadıklarını ve

yönlendirildiklerini hissederler. Kontrol edildiğini hissetmek ilginin yok

olmasına neden olur. İlginin yok edilmesi gelişmenin, iyileşmenin,

innovasyonun, yaratıcı gücün önüne aşılması mümkün olmayan engel

konulması anlamındadır.

Bu değerlendirme subjektiftir. Kadın erkek ilişkileri, parasal ilişkiler, hangi takımı

tuttuğun, hotzotlu-partizan uzmanın yöneticiye göz dağı vermesi, çetecilik vb notlamayı


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

BU BLOGGER NE ANLATMAYA ÇALIŞIR, ALTTAKİ SÖYLEŞİ EN İYİ ŞEKİLDE AÇIKLAMAKTADIR. Not: Blogger yazıları deforme etmektedir. Genel olarak yazıl...