1975'te milliyetçi Japon profesör Kouru ISHIKAWA, komünist Çin Başkanına PRKyı öğretmeye başladı. Hoca Dr. Deming'in talebesidir. Dr. Deming işi düşmanlarınıza da öğretin demiştir, çünkü. Usta - çırak ilişkisi nasıl işliyor, değil mi?
Dr.Toyoda’nın rehberinin adam gibi adam olan eski çırağı yatay sistemlerin kurulmasında Çin’e 1975’lerden itibaren yardım etti. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, diye okumuşsun.
Gerçekten de durum bu merkez de mi, Çinli liderlerin Dr.Deming’in akıl hocasını benimsediklerinden bahseder olmalarından beri neler değişmiş, bakalım!
Çin'in DeepSeek'i, inanılmaz bir fiyata
beklenmedik bir yenilik sunarak dünyayı şok etti. Ancak bu yıkıcı trend,
yalnızca Büyük Teknoloji ile sınırlı değil: İlaç sektöründe sessizce
gerçekleşiyor.
Yaklaşık on yıl önce kurulan ve pek
bilinmeyen bir Çinli biyoteknoloji şirketi olan Akeso, Eylül ayında yeni
akciğer kanseri ilacıyla biyoteknoloji sektörünü sarstı.
Çin'de
yapılan bir deneyde , yeni ilaç Ivonescimab'ın, Amerikan kanser
tedavisinde öncü olan Merck'in geliştirdiği ve 130 milyar dolardan fazla satış
geliri elde eden gişe rekorları kıran ilaç Keytruda'yı geride bıraktığı görüldü .
Dünya Akciğer Kanseri Konferansı'nda
yayınlanan klinik verilere göre, Akeso'nun yeni ilacıyla tedavi edilen
hastaların tümörlerinin tekrar büyümesi 11,1 ay sürerken, Keytruda ile tedavi
edilen hastaların tümörleri 5,8 ay kadar uzun sürdü.
Eylül
ayının başlarında birkaç gün boyunca, Akeso'nun ABD ortağı olan Kaliforniya
merkezli Summit Therapeutics'in hisseleri, Refinitiv'in verilerine göre iki
katından fazla artarak rekor seviyeye ulaştı. Şirket, yeni ilacı Kuzey Amerika
ve Avrupa'da ticarileştirme hakkını lisanslamıştı.
Her insanın umulmadık başarılar getiren kapasitesi vardır. Bu kapasite açığa çıkacak bir günü bekler. BU KAPASİTE YALNIZCA PRKlı bilgiye sahip organizasyonlarda ortaya çıkar.
Affedersin, geçenlerde verilerin toplanması ile ilgili akıl hocasının yazdığı bir iki sayfayı okudum, inanır mısın nevrim döndü; istatistikçiyim güya!
Dışarıdan belki Avustralya kanguruları, opera binası ile özdeşleşmiş gibi görünür.
Halbuki onlar demir, boksit, alüminyum, kömür, nikel ve altın madenlerini kendi ülkelerinde doğanların hakkı olduğunu, refahlarının garantisi olduğunu sanırlar.
Fakat üç Çinli devlet işletmesinin bu madenlerin büyük birer parçasını alma planlarını duyduklarında, gözleri fal taşı gibi açıldı.
Minik nüfusa sahip koca kıta Avustralya bir gecenin sabahında uyandığında, Çin’i en büyük ticaret ortağı olarak yatağında görüverdi.
Tarım arazilerinin, gayrimenkullerinin büyük kısmını satın alan, devlet borçlarının en büyük tek alıcısı, turistlerinin çoğunu tedarik eden Çin oluvermişti.
Demir cevheri ihracatlarının yarıdan fazlasını, koyunlarından kırptıkları yünün yarıdan çok fazlasını da satın alanlar onlar!
105 bine yakın Çinli üniversitelerinde öğrenci!
Bunların üstüne madenlerini de alma planlarını o sabah duyunca, irkilip, yatağından kalkıp bir adım geri attı.
Ansızın, yeni en iyi arkadaşı daha önceden az tanıdığı, çok az güvendiği biri oluvermişti.
Avustralya’nın bu konuda yalnız olduğu yanılgısına sakın kapılma!
Filipinler’den Vietnam’a kadar Çin’in komşuları faydalarını değil de, potansiyel zararlarını iyice palazlanan devasa ekonomik makinenin gölgesinde tekrar hesaplıyorlar, şimdilerde!
Duyuyorum oralarda çokça işletmeler kurup, ihaleleri de almaya başlamışlar.
1925 ABD doğumlu yeni ekonomik düzenin etkili toplu torpilleri var, nice! Hiç bilemediğin!
Yeni ekonomik düzen tabiri sizin için! Bizim için 1950, Panda Çin için 1975 model!
Bir keiretsumuz da geçenlerde New York’taki devasa gökdelenlerden birini ucuza kapatıverdi.
Böyle meblağı birbirine düşürülmüş çalışanlara sahip, çarpıntılı, vibrasyonlu hiyerarşik işletmelerin oluşturduğu koltuk değnekli kümeler, tabii ki, bir araya getiremedi.
Bunların bulunduğu ülkelere de dikkat et!
Hep cari açık, hep işsizlik, hep bozulma! Ne yazık!
Oralardaki koruma isteriz, koruma isteriz sesleri arasında, Çin’in de pek açık cari açığı falan kalmadı.
Nerede o eski halleri?
Dr.Toyoda’nın rehberinin eski çırağı ile buluşunca, işleri ayna gibi oldu. Prkda çırak limanlarımıza gemilerden indirilen demir cevherinin niteliğini istatistiki olarak ölçmede de pek mahirdi.
Kavramını unuttuğunuz, küçümsediğiniz çırak lafı yanıltmasın. O buralarda hep başımızın tacı oldu.
Adalarda ne toprak var, ne de doğal kaynak! Şansımız, aklımız var.
İş güçle, parayla, toplu torpille, devasa masa arkasına yerleştirilen tahtlara kurulmayla hiç olmuyor. Mit-ufo gibi algılanan prk bilgisi ile olabiliyor, sadece!
Darısı Karpatların başına!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder