Derin Bilginin bir Elemanı ile diğer elemanları arasında nasıl etkileşim vardır?

Sistem düşüncesi derin bilginin diğer elemanları ile nasıl etkileşim içindedir?

Sistem düşüncesi, "derin bilginin" diğer üç elemanı olan psikoloji, varyasyon teorisi ve bilgi teorisi ile sürekli ve dinamik bir etkileşim içindedir. Bu etkileşim, bir sorunu veya durumu yalnızca parçalara ayırarak değil, tüm bileşenleri ve aralarındaki ilişkileri dikkate alarak anlamamızı sağlar.


Sistem Düşüncesi ve Psikoloji

Sistem düşüncesi, insan davranışlarını ve zihinsel süreçlerini sadece bireysel bir olay olarak değil, daha büyük bir sistemin (aile, iş yeri, toplum) bir parçası olarak ele alır. Bu, psikolojiyi daha derin ve bağlamsal bir düzeye taşır.

  • Bireysel Davranışın Anlaşılması: Bir çalışanın düşük performans göstermesi, sadece o çalışanın kişisel özelliklerine (motivasyon eksikliği gibi) bağlanamaz. Sistem düşüncesi, bu duruma neden olan sistemik faktörleri (yönetim stili, ekip içi çatışmalar, yetersiz kaynaklar) dikkate almamızı sağlar. Psikoloji, bireyin iç dünyasını incelerken, sistem düşüncesi bu iç dünyanın dış faktörlerle nasıl etkileşime girdiğini gösterir.
  • Geri Bildirim Döngüleri: Sistem düşüncesinde anahtar kavramlardan biri olan geri bildirim döngüleri, psikolojik süreçleri de açıklar. Örneğin, bir yönetici, bir çalışanının hata yaptığını düşünerek onu eleştirir. Bu eleştiri, çalışanın özgüvenini sarsar ve bu da daha fazla hataya neden olabilir. Bu kısır döngü, hem sistemin (yönetici-çalışan ilişkisi) hem de psikolojinin (özgüven, motivasyon) birbirini nasıl etkilediğini gösterir.

Sistem Düşüncesi ve Varyasyon Teorisi

Sistem düşüncesi, her sistemde doğal olarak bulunan değişkenliği anlamak için varyasyon teorisine ihtiyaç duyar. Bu iki eleman, sistem içindeki dalgalanmaların nedenlerini doğru bir şekilde teşhis etmemizi sağlar.

  • Problemin Kaynağını Belirleme: Bir sistemde yaşanan bir problem (örneğin, bir ürünün kalitesindeki düşüş), iki farklı nedene dayanabilir: özel nedenler (beklenmedik bir olay, örneğin makine arızası) veya ortak nedenler (sistemin doğal değişkenliği, örneğin malzemelerin farklı partileri arasındaki doğal farklılıklar). Varyasyon teorisi, bu iki durumu ayırt etmemizi sağlarken, sistem düşüncesi bu nedenlerin sistemin hangi bölümlerinde ortaya çıktığını ve nasıl etkileşime girdiğini anlamamızı sağlar.
  • Yanlış Müdahalelerden Kaçınma: Bir yöneticinin, sistemin doğal bir değişkenliği olan duruma (ortak varyasyon) özel bir nedenin sonucuymuş gibi müdahale etmesi, durumu daha da kötüleştirebilir. Sistem düşüncesi, bu tür hatalı kararların sistemin dengesini nasıl bozduğunu gösterir.

Sistem Düşüncesi ve Bilgi Teorisi

Sistem düşüncesi, bir sistemin işleyişine dair doğru ve anlamlı bilgiyi edinmek ve kullanmak için bilgi teorisiyle birlikte çalışır.

  • Bilginin Anlamlı Hale Gelmesi: Bir sistemden elde edilen ham veriler (örneğin, satış rakamları), tek başına bir anlam ifade etmez. Bilgi teorisi, bu verilerin nasıl bir araya getirilerek anlamlı bir bilgiye dönüştüğünü inceler. Sistem düşüncesi ise bu bilgiyi kullanarak sistemin dinamiklerini, geri bildirim döngülerini ve potansiyel sorun alanlarını belirler.
  • Öğrenen Organizasyonlar: Sistem düşüncesi, organizasyonların sürekli öğrenmesini ve kendini geliştirmesini hedefler. Bu süreçte bilgi teorisi, bilginin organizasyon içinde nasıl yayıldığını, nasıl paylaşıldığını ve nasıl kurumsal hafızaya dönüştüğünü inceler. Bu, sistemin zamanla daha dirençli ve uyumlu hale gelmesine yardımcı olur.

Kısacası, sistem düşüncesi, derin bilginin diğer elemanlarına birleştirici bir çerçeve sunar. Psikoloji ile insan unsurunu, varyasyon teorisi ile doğal dalgalanmaları ve bilgi teorisi ile bilginin gücünü bir araya getirerek, karmaşık dünyamızda daha etkili ve bütüncül çözümler bulmamızı sağlar.

Varyasyon derin bilginin diğer elemanları ile nasıl etkileşim içindedir?

Varyasyon (değişkenlik) teorisi, "derin bilginin" diğer elemanlarıyla (psikoloji, sistem düşüncesi ve bilgi teorisi) iç içe geçmiş bir kavramdır. Herhangi bir süreçte veya sistemde gözlemlenen doğal farklılıkların ve dalgalanmaların anlaşılması gerektiğini vurgular. Bu etkileşim, bir sorunu veya durumu bütünsel bir şekilde ele almamızı sağlar.


Varyasyon ve Sistem Düşüncesi

Sistem düşüncesi, olayların tek bir nedene değil, birbirine bağlı birçok unsurdan oluşan bir sistemden kaynaklandığını söyler. Varyasyon teorisi ise bu sistem içindeki doğal farklılıkların ve düzensizliklerin farkına varmamızı sağlar.

  • Sistemin Sınırlarını Anlamak: Bir fabrikanın üretim hattındaki değişkenliği incelediğinizde, bu değişkenliğin sadece operatörlerin performansından değil, aynı zamanda makinenin yaşından, kullanılan malzemenin kalitesinden veya hatta o günkü vardiyanın yorgunluğundan kaynaklandığını görebilirsiniz. Sistem düşüncesi bu unsurların birbirini nasıl etkilediğini anlamamızı sağlarken, varyasyon teorisi bu unsurların her birinde ne kadar doğal bir sapma olduğunu görmemize yardımcı olur.
  • İyileştirme Çabaları: Bir sistemde yaşanan bir problemi çözmeye çalışırken, varyasyon teorisi bize, bir olayın münferit bir "hata" mı yoksa sistemin doğal bir parçası olan ortak bir varyasyon mu olduğunu ayırt etmemizi öğretir. Ortak bir varyasyonun kök nedenine inmeden yapılan müdahaleler, genellikle durumu daha da kötüleştirebilir.

Varyasyon ve Psikoloji

Psikoloji, bireylerin davranışlarını ve zihinsel süreçlerini incelerken, varyasyon teorisi bu süreçlerdeki bireysel farklılıkları ve değişkenlikleri vurgular.

  • Bireysel Farklılıklar: Her insanın motivasyonu, öğrenme hızı, stresle başa çıkma becerisi veya problem çözme yaklaşımı farklıdır. Varyasyon teorisi, bu farklılıkları normal ve beklenen bir durum olarak kabul etmemizi sağlar. Bir lider, ekip üyelerinin performansındaki değişkenliği anlamak için sadece psikolojik faktörlere (motivasyon, duygusal durum) değil, aynı zamanda bu değişkenliğin altında yatan sistemsel nedenlere de bakmalıdır.
  • İnsan Performansındaki Dalgalanmalar: Bir çalışanın performansı, gün içinde veya haftalar içinde dalgalanmalar gösterebilir. Psikoloji bu dalgalanmaların duygusal veya bilişsel nedenlerini araştırırken, varyasyon teorisi bu dalgalanmaların ne kadarının sistemin doğal bir parçası olduğunu ve ne kadarının özel bir müdahale gerektirdiğini belirlemeye yardımcı olur.

Varyasyon ve Bilgi-knowledge Teorisi

Bilgi teorisi, bilginin nasıl oluşturulduğunu ve nasıl yayıldığını ele alırken, varyasyon teorisi bilginin aktarımı ve yorumlanmasındaki değişkenliği inceler.

  • Bilginin Değişkenliği: Bir yöneticinin bir talimatı, ekip üyeleri tarafından farklı şekillerde anlaşılabilir veya yorumlanabilir. Varyasyon teorisi, bu bilgi aktarımındaki doğal değişkenliğin farkına varmamızı sağlar. Bu sayede, talimatları daha net hale getirerek veya farklı iletişim kanalları kullanarak bu değişkenliği en aza indirme çabalarını daha bilinçli bir şekilde yönetebiliriz.
  • Öğrenme ve Kritik Özellikler: Varyasyon teorisi, bir kavramın veya becerinin farklı örneklerini gözlemleyerek öğrenmenin gerçekleştiğini savunur. Örneğin, bir öğrenciye bir üçgenin ne olduğunu öğretmek için sadece tek bir üçgen modeli göstermek yetersizdir. Farklı büyüklüklerde, açılarda ve yönlerde birçok üçgen göstererek, öğrencinin zihninde üçgenin "kritik özelliklerini" (üç kenarı ve üç köşesi olması gibi) vurgulamış oluruz. Bu, bilginin daha sağlam bir şekilde oluşturulmasını sağlar.

Kısacası, varyasyon teorisi, derin bilginin diğer üç elemanıyla bütünleşerek, dünyayı daha gerçekçi ve kapsamlı bir şekilde anlamamızı sağlar. Bize, her sistemde, her insanda ve her bilgi akışında doğal bir değişkenliğin olduğunu ve bu değişkenliğin bir "hata" değil, yönetilmesi gereken bir olgu olduğunu öğretir.

Knowledge teorisi derin bilginin diğer elemanları ile nasıl etkileşim içindedir?

Knowledge teorisi (bilgi teorisi), derin bilginin temel unsurlarından biridir ve diğer üç elemanla da ayrılmaz bir şekilde etkileşim içindedir. Bilgi teorisi, bilginin ne olduğunu, nasıl edinildiğini, nasıl yayıldığını ve nasıl kullanıldığını ele alır. Bu, diğer unsurlarla birlikte, bir sistemin nasıl çalıştığını, değişkenliği ve insan davranışlarını daha iyi anlamamızı sağlar.


Knowledge Teorisi ve Sistem Düşüncesi

Sistem düşüncesi, olayların tek bir nedenden değil, birbirine bağlı birçok unsurdan oluşan bir sistemden kaynaklandığını savunur. Knowledge teorisi bu bağlamda, sistemin nasıl çalıştığına dair doğru bilginin edinilmesini ve kullanılmasını sağlar.

  • Veri, Enformasyon ve Bilgi: Sistem düşüncesinde, sistemi anlamak için doğru verilere (data) ve enformasyona (information) ihtiyaç duyarız. Knowledge teorisi, bu verilerin nasıl anlamlı bilgiye dönüştüğünü inceler. Örneğin, bir üretim hattındaki sıcaklık verileri (veri), bu verilerin grafik haline getirilmesi (enformasyon), ancak bu sıcaklık değişimlerinin ürün kalitesini nasıl etkilediğinin anlaşılması bilgiye dönüşür.
  • Bilgi Akışı ve İletişim: Bir sistemin etkin çalışması için bilginin doğru kanallardan ve doğru şekilde akması gerekir. Knowledge teorisi, bu bilgi akışındaki engelleri ve bilgi asimetrisini (bir tarafın diğerinden daha fazla bilgiye sahip olması) anlamamızı sağlar. Bu durum, sistem içindeki kararları ve ilişkileri doğrudan etkiler.

Knowledge Teorisi ve Varyasyon Teorisi

Varyasyon teorisi, her süreçte doğal bir değişkenliğin (dalgalanmanın) olduğunu ve bu değişkenliğin anlaşılması gerektiğini savunur. Knowledge teorisi bu bağlamda, bir sistemdeki değişkenliği anlamak için gerekli bilginin nasıl elde edileceğini belirler.

  • Verinin Yorumlanması: Bir üretim hattındaki değişkenliği ölçmek için toplanan verilerin (istatistiksel grafikler gibi) doğru bir şekilde yorumlanması gerekir. Knowledge teorisi, bu verilerin hangi bağlamda ve hangi metodoloji ile incelenmesi gerektiğini gösterir. Bu sayede, değişkenliğin normal bir dalgalanma mı yoksa sistemde özel bir nedenin sonucu mu olduğunu ayırt edebiliriz.
  • Öğrenme ve İyileştirme: Varyasyon, öğrenme ve iyileştirme için kritik bir bilgi kaynağıdır. Bir süreçteki değişkenlik, o sürecin hangi noktalarının iyileştirilmesi gerektiğini gösteren değerli bilgiler barındırır. Knowledge teorisi, bu değişkenlikten elde edilen bilginin nasıl sistematik olarak kaydedileceğini ve gelecekteki kararları nasıl bilgilendireceğini ele alır.

Knowledge Teorisi ve Psikoloji

Psikoloji, insan davranışlarını ve zihinsel süreçlerini incelerken, knowledge teorisi bu süreçlerde bilginin rolünü vurgular.

  • Öğrenme Süreci: İnsanların nasıl öğrendiği ve bilgiyi nasıl işlediği psikolojinin temel konularındandır. Knowledge teorisi bu bağlamda, bilginin kaynaklarını (deneyim, akıl, duyular) ve öğrenmenin mekanizmalarını ele alarak, psikolojik öğrenme süreçlerine teorik bir çerçeve sunar.
  • Karar Verme: İnsanlar, ellerindeki bilgiye dayanarak kararlar verir. Ancak bu süreç, duygular, ön yargılar ve bilişsel sapmalar gibi psikolojik faktörlerle karmaşıklaşır. Knowledge teorisi, ideal bilgi işleme süreçlerini tanımlarken, psikoloji bu ideal süreçlerden sapmanın nedenlerini açıklar. İki eleman bir araya gelerek, insan hatasını ve rasyonel olmayan kararları daha iyi anlamamızı sağlar.

Sonuç olarak, knowledge teorisi, derin bilginin diğer elemanlarına bir temel oluşturur. Sistemlerin nasıl işlediğini, değişkenliğin nedenlerini ve insan davranışlarının altında yatan mekanizmaları anlamak için güvenilir ve anlamlı bilgiye ihtiyacımız vardır. Knowledge teorisi, bu bilginin nasıl edinileceği, yorumlanacağı ve kullanılacağına dair prensipler sunarak, diğer tüm unsurları bütünleştirir.

Psikoloji, derin bilginin diğer elemanları ile etkileşim içinde çalışır. Bu etkileşim, insan davranışları ve zihinsel süreçleri sadece bireysel bir olgu olarak değil, aynı zamanda daha geniş bir sistemin bir parçası olarak anlamamızı sağlar.


1. Psikoloji ve Sistem Düşüncesi

Sistemin , bir olayın veya durumun tek bir nedene bağlı olup olmadığı, aksine mevcut olmayan birçok sayıda belirsizlikten oluşan bir sistemin sonucu olduğu savunulur. Psikoloji de bu bakış açısıyla zenginleşir.

  • Bireysel Davranışlar ve Sistem: Bir çalışanın düşük performans göstermesi, sadece çalışanın motivasyon eksikliğine bağlanmaması. Bunun arkasında, yönetim stili (sistem), ekip içi iletişim sorunları (sistem), iş tanımının belirsizliği (sistem) gibi birçok faktör olabilir. Psikoloji, bireyin motivasyonunu ve duygusal değişimini incelerken, sistem düşüncesi bu bireyin içinde barındırdığı ağ uyumlu ve dinamikleri anlamamızı sağlar.
  • Geri Bildirim Döngüleri: Sistem düşüncesi içinde önemli bir kavram olan geri bildirim döngüleri, psikolojide merkezi bir rol oynar. Örneğin, bir yöneticinin, çalışanların katılımının düşük olduğunu düşünerek onu sürekli eleştirebilir. Bu eleştiri, çalışanların motivasyonunu daha da düşürür ve performansı daha da kötüleştirir. Bu döngü, hem sistem (yönetici-çalışan ilişkisi) hem de psikolojinin (motivasyon, öz-saygının) kırılmaya nasıl başladığını gösterir.

2. Psikoloji ve Değişkenlik-Varyasyon Teorisi

Değişkenlik modeli , onun süreci ve sistemin doğal bir değişkenliğinin (dalgalanmanın) varlığı ve bu değişkenliğin kapsamlı yapısının savunulmasıdır. Psikoloji, bu değişkenliğin insanın üzerindeki şeklini inceler.

  • Bireysel farklılıklar: Her insanın öğrenme hızı, problem çözme yeteneği veya stresle başa çıkma şekli birbirinden farklıdır. Bu durum, psikolojinin temel bileşenlerinden biridir. Değişkenlik teorisi, bu farklılıkları "hata" olarak değil, bir sistemin doğal bir parçası olarak görmeyi öğretir.
  • İnsan Performansındaki Değişkenlik: Bir çalışanın performansı, haftanın gününe, o günkü uykusuna veya kişisel performansa göre değişebilir. Psikoloji, bu değişkenliğin altında yatan matematiksel ve duygusal faktörler (yorgunluk, stres vb.) açıklarken, değişkenlik teorisi bu dalgalanmaların ne kadarının sistemin normal bir parçası olduğu, ne kadarının ise özel bir değişkenlik gösteren anormal durumların belirlenmesine yardımcı olur.

3. Psikoloji ve Knowledge - Bilgi Teorisi

Bilgi teorisinin nasıl oluştuğu, nasıl yayıldığı ve nasıl dağıtıldığı ele alınır. Psikoloji, bu ayrıştırıcı insanın zihninde nasıl işlendiğiyle ilgilenir.

  • Psikoloji ve Bilgi İnşası: Psikoloji, insanların nasıl öğrendiğini ve yeni bilgileri nasıl mevcut bilgi yapılarına entegre ettiğini inceler. Bilgi teorisi ise bu öğrenme sürecinin temel ilkelerini ve en etkili bilgi birikimi yöntemlerini ortaya koyar. Bir liderin yeni bir stratejiyi ekibine dağıtması, hem psikolojik (ikna, güven oluşturma) hem de bilgi teorik (bilginin net, anlaşılır ve doğru kanallardan depolanması) geniş bir kombinasyonudur.
  • Ön Yargılar ve Varsayımlar: İnsan zihni, dünyayı yönetmek için kısa yolları (sezgisel yöntemler) kullanır. Bu durum, bazen ön yargılara veya yanlış olaylara yol açabilir. Psikoloji bu sistematik hataları incelerken, bilgi teorisi bu tür hatalı bilgi işlemenin bir sistemin içindeki kararların nasıl değişeceğini gösterir.

Kısacası, psikoloji, derin bilginin diğer üç elementine hem katkı hem de geri beslenmeyi sağlar. İnsanın davranışını ve zihnini yönetebilir, ancak bu yaşamın içinde daha geniş sistemler, doğal değişkenlikler ve bilgi birikimlerini gözlemleyerek tam bir anlam kazanır. Bu bütünsel bakış açısı, sürecin daha kalıcı ve etkili çözümlerinin sağlanmasını sağlar.

 

Alfie Kohn, psikolojiyi alanındaki bilgileri eğitim ve ebeveynlik durumunu ustalıkla kullanan bir yazardır. Ancak onun psikoloji anlatımı, geleneksel yaklaşımlardan farklı bir bakış açısıyla şekillenmiştir.

Kohn'un temel tezi, davranışçılık olarak bilinen ve dışsal motivasyonu temel alan psikolojik yaklaşımlara karşı durur. Geleneksel olarak kullanılan ödül ve ceza miktarının, insanların kısa süreli kontrol edilmesiyle, uzun süre istenebilecek içsel motivasyona, yaratıcılığa ve öz-saygısına zarar verdiğini savunur.

Bu çözümünü detaylandırmak için psikolojik kavramlar şunlardır:

·         İçsel Motivasyon: Kohn, insanların bir işi sadece o işleri sevdikleri, merak ettikleri veya önemli kazanımlar elde etmek için içsel motivasyonun faydalarını vurgular. Dışsal ödüllerin (notlar, para, övgü vb.) bu içsel motivasyonu nasıl körelttiğini "Ödüllerle Cezalandırılmak" kitabında ayrıntılı bir şekilde kullanır.

·         Koşulsuz Kabul: Özellikle çocuklara sevgi derecesinin, onlarda "ancak yeterince iyi olursam sevilebilirim" gibi yıkıcı bir düşünceye yol açacağını belirtir. Bunun yerine, çocukların olduğu gibi kabul edilmesi ve sürekli güvene dayalı bir ilişki kurmanın önemi vurgulanır.

·         Öz-Belirleme Teorisi (Kendi Kaderini Belirleme Teorisi): Bu teori, psikolojik sağlık ve gelişme için üç temel ihtiyacın karşılanması sürecini ihtiva eder: otonomi (kendi kararlarını alma), çözebilir (bir şeyi yapabildiğini hissetme) ve İlişkili Olma (başkalarıyla anlamlı bağlantılar kurma). Kohn, geleneksel eğitim ve ebeveynlik yöntemlerinin bu üç temel ihtiyacı zedelediğini savunur.

Bu teoriye göre, insanların farklı şekillerde gelen ve psikolojik olarak sağlıklı bir şekilde büyümeleri için karşılanması gereken üç temel psikolojik ihtiyacın olduğunu belirtir. Bu ihtiyaçlar karşılandığında, bireyler daha çok içsel motivasyon ile hareket eder ve daha yüksek bir tatmin düzeyi yaşarlar.

Tekrarlayacak olursa, bu üç temel fizyolojik ihtiyaçlar şunlardır:

·         Özerklik (Otonomi): Kendi depolama kontrolünün gönderildiğini hissetmenin karşılığıdır. Davranışlarını ve kararlarını dışsal baskılar olmadan, kendi isteğinle belirtmemek anlamına gelir. Biri sana ne yayınlanırken değil, kendi seçimleriyle hareket ettiğinde bu ihtiyaç karşılanır.

·         Yeterlilik (Yetkinlik): Bir işin başarılı bir şekilde gerçekleştirilmesine katkıda bulunmak ve iyileştirme ihtiyacıdır. Zorlukların geldiğinde, yeni beceriler öğrenildiğinde veya bir alanda ustalaştığında bu ihtiyaç tatmin olur.

·         İlişkili Olma: Başkalarıyla anlamlı ve güvene dayalı bağlar kurmadır. Kendisinin ait olduğunu hissetme, başkaları tarafından anlaşılmak ve değerin görülmesi bu maliyetin karşılanması için önemlidir.

 

Sonuç olarak, Alfie Kohn davranışçı psikolojiyi eleştirerek , daha çok insancıl ve gelişimsel psikoloji terapilerini temel alır. Eğer bir okuyucu, psikolojiyi sadece "ödül ve ceza" uygulamasında değerlendiren geleneksel bir çerçeve içinde ararsa, Kohn'un yaklaşımı onu şaşırtabilir. Ancak, bireylerin iç ayrılığı, motivasyonuna, üyelerine ve özerkliğine odaklanan daha derin ve insancıl bir anlayışı psikolojisini arayanlar için Kohn, son derece aydınlatıcı ve ikna edici bir şekilde bu konuları anlatır. Onun psikoloji anlatımı, ezber bozanı ve mevcut paradigmaları sorgulatan niteliktedir.

 

Alfie Kohn'un çalışmaları ile Amerikalı istatistik profesörü W. Edwards Deming çalışmaları arasında önemli benzerlikler ve ilişki vardır. Hatta Alfie Kohn, Deming'in çalışmalarından etkilendiğini ve ona hayranlık duyduğunu birçok kez belirtmiştir.

İşte ikisinin arasındaki bağlantının ana noktaları:

  • Ödül ve Ceza Sistemlerine Karşı Olmak: Deming, iş yerlerinde kullanılan ödül, prim ve hedef belirleme sonuçlarının motivasyonu ve ürün kalitesini düşürdüğünü savunur. Kohn'un eğitim ve ebeveynlik notlarında, yıldızlarda veya ödüllerde içsel motivasyonu öldürdüğünü söylemesi gibi, Deming de dışsal teşviklerin verimliliği artırmak yerine sabotaj yaptığını belirtir. Her iki düşünür de insanların doğal olarak iyi bir iş çıkarması için gereklilikleri ortaya koyar.
  • Sistem Düşüncesi: Deming'in en önemli katkılarından biri, bir hatanın veya sorunun genellikle kişiden değil, içinde bulunulan sistemden kaynaklandığını vurgulanmasıdır. Kohn da bu sistem düşüncelerini eğitim alanına taşır. Bir öğrencinin başarısız olmasının nedeninin tembel olması değil, eğitim sisteminin kendi içindeki (rekabetçi ortam, ezbere dayalı müfredat, baskı gibi) sorunlar olduğunu belirtir.
  • Rekabetin Zararları: Deming, bir iş yerinde departmanların veya çalışanların rekabeti teşviğini, şirket çapında iş birliğini ve verimliliği düşürdüğünü belirtir. Alfie Kohn ise bu fikri, okullardaki çevresel ortamın (notlar ve derecelendirmeler üzerinden) çocukların birbirine yardımını engellediğini ve öğrenmeyi olumsuz yönde etkilediğini belirtir.
  • Niteliksel Değerler ve Ölçümün Sınırları: Her ikisinin de her şeyin sayılarla ve istatistiklerle ölçülemeyeceği konusunda hemfikirdir. Deming, çalışanların memnuniyeti veya ürün kalitesi gibi ölçümleri zor olan niteliksel değerlerin arttığını belirtir. Kohn da aynı şekilde, eğitimde başarıyı sadece test puanları veya notlarla ölçmenin, çocukların zekası, merak ve eleştirel düşünme gibi daha önemli yetenekler göz ardı ettiğini belirtir.

 

Alfie Kohn, eğitim, ebeveynlik ve insani yaşam alanlarında yazdığı kitaplar ve makalelerle tanınan Amerikalı bir yazardır. Özellikle geleneksel eğitim ve ebeveyn ailelik yaklaşımlarına yönelik eleştiriler ve alternatif önerilerle biliniyor.

İşte Alfie Kohn'un temel felsefeleri ve çalışmaları:

Eğitim Felsefesi ve Ödül-Ceza Eleştirisi

Kohn, eğitimde ve ebeveynlikte kullanılan ödül ve ceza sistemlerine karşı çıkar. "Ödüllerle Cezalandırılmak" (Punished by Rewards) olarak adlandırılan en ünlü eserinde, dışsal ödüllerin (notlar, yıldızlar, para vb.) çocuğun içsel motivasyonunu zedelediğini savunur. Ona göre, iyi bir şey yaptığında performans ücreti-notu verilmesi, o eylemin kendisinden keyif almasını engeller ve performansı yalnızca ödül almak için ödevi-işi yapmasına  neden olur.

Kohn'un eleştirileri şu noktalara odaklanıyor:

  • Ödül ve Cezanın Benzerliği: Kohn'a göre ödül ve ceza, aslında aynı madalyonun iki farklı yüzüdür. Her ikisi de çocukları kontrol etmeye ve itaat ettirmeye yöneliktir.
  • Yaratıcılığın Engellemesi: Çocuklar, ödül-yıldızlı notlar peşinde koşarken, öğrenme sürecinin kendisini önemsemezler. Bu durum, eleştirel düşünme, yaratıcılık ve öğrenme gibi gelişimi engeller.
  • Rekabeti Teşvik Etmesi: Kohn, bireylerin ortamlarında iş birliğini ve empatiyi desteklediğini belirtiyor. Yarışmaların yerine birlikte çalışmanın teşvik edilmesi gereğini vurgular.

Koşulsuz Ebeveynlik

Kohn, "Koşulsuz Ebeveynlik", çocuklar konusunda radikal bir bakış açısı sunuyor. Geleneksel uygulamalarda "çocukların bize itaat ettiğini" söylerken, kendisi bunun yerine "çocuklara hiçbir şeye ihtiyaç duymuyor musunuz?" sorusunu sormayı önerir.

Ebeveynliğin koşulu olmayan, çocukların koşulsuz sevgi ile kendilerinin kabul edildiğini göstermek yer alır. Bu yaklaşımla, ebeveynlerin çocukların hatalı davranışları sonucunda bile sevilmeye devam edeceklerini bilmelerini sağlar. Kohn'a göre bu, çocukların sağlıklı ve sorumlu bireyler olarak gelişmeleri için hayati öneme sahiptir.

Kohn, ebeveynlerin çocuklarını kontrol etmeye çalışmak yerine, başarılı iş birliği yapmalarını, daha iyi anlamalarını ve empati kurmalarını tavsiye eder.

Önemli Kitapları

Alfie Kohn'un Türkçeye çevrilen kitapları başlıkları:

  • Ödüllerle Cezalandırılmak: Ödül ve ceza sonuçları motivasyon ve öğrenme üzerindeki olumsuzlukları ele alır.
  • Koşulsuz Ebeveynlik: Ebeveynlikte kontrol mekanizmalarından uzak durmayı ve koşulsuz sevgiyi merkeze koymayı savunur.
  • Şımarık Çocuk - Bir Şehir Efsanesi: Popüler "şımarık çocuk" algısını eleştirir ve bu algının aslında insanlara yeterince sevgi ve saygı göstermemelerinden kaynaklandığını iddia eder.
  • Ev Ödevi - Bir Öğretim Efsanesi: Evin verdiği hizmetlerin yaygın inanışlarını sorgular ve çoğu evdeki çocukların bir olmaması belirtilerle ortaya koymaya çalışır.

Alfie Kohn, hem eğitim camiasında hem de ebeveynler arasında geniş bir etki yaratmış ve birçok tartışmayı tetiklemiştir.

Her bir kitabın özeti, ayrıca bölüm bölüm özeti için YZ’ye, özellikle de Google.Gemini’de sorgulama yapabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

BU BLOGGER NE ANLATMAYA ÇALIŞIR, ALTTAKİ SÖYLEŞİ EN İYİ ŞEKİLDE AÇIKLAMAKTADIR. Not: Blogger yazıları deforme etmektedir. Genel olarak yazıl...