Aaa, evvelsi gün yine bu dolmuşa
binmiştim. Hani, az daha cama yapıştırıyordun.
Abi, kusura bakma, yol hali! Ne iş
yapıyorsun?
Hobili memurum.
Ben de ufak bir memuriyet bakıyorum.
***
Ne mezunusun? Kimya!
Marmara’da, sanayinin olduğu şehirlerde iş
bulma ihtimalin buraya göre yüksek.
***
Hobiniz ne?
İstihdam, pek açık cari açık!
Yani, şöyle! Bin lira kazanıyorsun,
fakat her ay bin 500 lira harcamak zorundasın, ailece!
Ay, ay ne olur? Çürümeye, dağılmaya
başlarsın.
Ülkede binlerce iş yapılıyor; eğitim
işleri de, hastaneler de, falan da dahil!
En nihayetinde, bu durum oluşuyor.
***
Dolmuşun sürücüsü olmazsa, dolmuş
gitmez.
İşte bu durum işletmelerde de,
kurumlarda da var.
Özel
bilgili kişi sistemi-dolmuşu tasarlayıp, sürücü olarak dolmuşu sürer.
Bu donanımda öğrenciler yetiştirilemiyor.
Yani dolmuşun, moda deyimle, sürdürülebilirliği
yok.
***
Durum iyiye gider mi? İşsizim, zordayız.
Evlenemiyorum.
Dolmuşu tasarlayıp, süren kişiler direksiyon
başına geçmedikçe;
Ya da ehliyet almak için çaba
gösterilmedikçe;
İşlerin düzelmesini bırak;
İşler daha da bozulup, işsizlik de artar.
Ülkenin geleceği de, milyonların güvenliği
de, refahı da tehlikeye girer.
***
Dolmuşu tasarlayıp, hasbelkader sürenler
var, kıyıda köşede!
Eh, böyle olunca umut da var.
Haydi, bol kazançlı eğitimine uygun istihdamlar,
hayırlı işler!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder